top of page
sayfa 6-9.1 Düzene Karşı Muhalefet mi_FO

Düzene karşı mı muhalefet, düzenin bekçiliği için mi muhalefet? 

Tevfik Taş

ALMANYA İÇİN ALTERNATİF (AfD)

 

İstikrar”ın ve “kalite”nin sözlük karşılığı Almanya’ya ne oluyor? 

Dev otomobil markası ve ülkenin medarı iftiharı VW araçlarında, tüketiciyi açıkça dolandırmaya dönük manipülasyonların açığa çıkmasına neredeyse paralel bir başka gelişme daha oldu Almanya’da. AfD adında bir parti kuruldu ve kurulur kurulmaz da yerleşik düzenin siyasi teammüllerini yerle bir eden gelişmelere faillik yaptı. Yapmaya da devam ediyor. 

“Almanya için Alternatif” (AfD) adındaki bu partinin 2013’te kurulup, 2017 sonunda ülkenin ana muhalefet partisi konumuna ulaşması, her yiğidin harcı olmasa gerek. Üstelik de içinden iki kez bölünerek bu sonuca ulaşmak pek sık rastlanan bir durum değildir. 

AfD’NİN ÜÇ ANA EKSENİ 

AfD’nin yürürlükteki egemen ideoloji ile sorunu yok. Kapitalizmle, piyasa düzeni ile hiç mi hiç kavga halinde değil. Partinin programı üç ana eksene oturuyor: Neoliberal iktisat, Hıristiyan köktenciliği ve ırkçı söylem. 

AfD üzerine araştırmalarıyla tanınan sosyolog Anderas Kemper bu programatik yapıyı şu sözlerle ifade ediyor: “AfD, zengin-yoksul, Alman-Alman olmayan, Hıristiyan-İslam karşıtlığı üzerine kuruludur. Ve bu karşıtlığın sürmesi talep ediliyor.’’ Kemper, AfD kurmaylarından Björn Höcke’nin Nazizmi öven sözlerinin hafifletilmesine karşı çıkarak, “’Björn Höcke’nin Nazi olmadığını söylemek yanlıştır. Höcke Nasyonal Sosyalizmi övüyor ve milli devrim vaaz ediyor”. (Der Freitag, 19.04.2016 ) 

AfD sığınmacılara, göçmenlere, İslam dinine, kadın haklarına, cinsel yönelim talebine, Almanya’nın dünya siyasetinde “pasif” kalmasına, Avrupa Birliği’nin mevcut işleyişine saldırıyor. AfD kurmaylığına göre, “tembel Yunanlılar’’ AB kasası üzerinden Alman ulusal çıkarlarını sömürüyorlar. Merkel iktidarının Yunanistan’daki krizin ortaya çıkıp derinleşmesine muazzam katkısı görmezden gelindiği gibi, aynı ülkedeki emek düşmanı politikaların hayata geçmesinden Alman hükümetinin özel girdiler sağlaması da söz konusu edilmiyor. 

Özetle, AfD sermayenin sıkı bir partisidir. 

AfD’yi Alman sağının çekim merkezi haline getiren ilk itki, ’’tembel Yunanlılar’’ algısının sömürülmesiydi. İkinci demagoji malzemesi ise sığınmacılar oldu. Ve bu başlığa bağlı olarak, islamofobinin körüklenmesi gündeme geldi. 

Siyasi startını emperyalist Almanya’nın “mağdur olduğu” fikrine dayandırarak veren ve öyle ortaya çıkan bu parti, çok geçmeden ülkenin ana muhalefetine yerleşmeyi başardı. Her türlü Nazi artığından, “yeni sağ”a, ülkenin geleneksel faşist kadro partisi Almanya Ulusal Demokratik Partisi’den (NPD) sosyal demokrat seçmene dek pek çok kesimden oy ve onay aldı. 

AfD’nin işsizlikle değil, işsizlerle sorunu var. İşsizliğin sorumlusu başta sığınmacılar ve göçmenler olmak üzere, genel olarak “tembellik”. Bu demagoji o kadar karşılık buldu ki, işsiz Almanlar dahi AfD’ye oy verdiler. Öyle ya, yabancılar olmasa ülkede işsizlik sorunu kalmazdı! 

Oysa Alman sermayesinin sözcüleri ülkenin her yıl 500 bin yeni işgücüne ihtiyacı olduğunu her vesileyle açıklıyorlar. Bunlar, sığınmacıların Almanya’ya gelmesini ilk etapta şiddetle talep ettiler. Yani sermaye düzeni açısından ortada bir çelişki yok... 

Sınıflı toplumda partilerin sermaye temsilcilerinden öte, sermayenin partilerinden söz edilmelidir. Yerleşik partiler de, bu partilere muhalefet ettiğini iddia eden AfD de, sermayenin çıkarlarını savunmakla görevli kurumlardır. Tıpkı Weimar Cumhuriyeti’nde NSDAP (Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi) karşısında konumlandığı iddia edilen diğer burjuva partileri gibi. 

AfD FAŞİST Mİ, FAŞİZAN MI? 

AfD faşist bir parti mi, yoksa faşizan parti mi? 

Belirli bir eşikten sonra bu tartışmanın emekçi sınıflara bir getirisi yok. AfD’nin 21’inci yüzyıl Almanya’sında süregeldiği evrimin, NSDAP’nin ön atası olarak kabul edilen DAP’ın (Alman İşçi Partisi) kurucu ideologları Anton Drexler ve Alfred Rosenberg’den Adolf Hitler’e geçişi kadar “ayrıntı” bir tartışma niteliği taşıdığından kuşku duymamak gerekiyor. 

Faşizan DAP’dan faşist NSDAP’ye geçiş, sermayenin birikim modeli (geç emperyalist iştah), iç siyasi atmosfer (işçi sınıfının iktidarı talep etme düzeyi) ve uluslararası konjonktür (Versay Antlaşması’ndan kaynaklı emperyalizm içi “adaletsizliklerin” savaş yoluyla yeniden paylaşım konusu haline getirilmesi) gibi parametreler tarafından belirlendi. 

Günümüzde de faşist hareketin gelişimini belirleyecek olan şey, sistemin doğasına içkin olan krizi emekçi sınıfların sırtına yükleyip, kârlarına kâr katma becerileri ile orantılı olacaktır. 

Tarihsel olgular laboratuvar ortamında yinelenemedikleri için Alman faşist hareketinin döneme uygun olarak kendilerini güncellemeleri gerekiyor(du) elbette. Bir de erken öten horozların kafasını kesme konusunda ellerini korkak alıştırmamaları... Her iki siyasi beceriyi de AfD önderliğinde görmek mümkün. 

AfD’de bir faşist harekette olması gereken bütün meziyetler mevcut: Sermayenin çıkarlarını ulusal renk altında pazarlamak, devlet otoritesi olarak kodlanan zorbalığa ve keyfiyete limitsiz kredi açmak, “yabancı” olan her şeyden nefret etmek, ırksal üstünlük fikrini (güncellenmiş haliyle üstünkültürcülük) hararetle savunmak, şovenist ideolojiyi kıskançlıkla sahiplenmek, Nazi geçmişlerine bütünsel olarak gururla sahip çıkmak ve en önemlisi de antikomünist olmayı başa yazmak... 

AfD’nin faşist olduğunun kanıtı olarak Adolf Hitler’in portresini parti binalarının girişine asmalarını beklemek için biraz daha sabır gerekecek. 

Bu listede sayılan her şey bu partide fazlasıyla mevcuttur. 

bottom of page