Barış harekatının yetersizleştiği nokta: Bir toplu cinayet mekanizması
Alper Toktimur
Sınıf mücadelesinde sosyalizm için deneyim alışverişleri
Geçen yüzyılın son on yılında sosyalist sistemin kapitalist restorasyona karşı çıkamayarak yenilmesi ve sonrasında da emperyalizmin gerek ideolojik gerek askeri büyük saldırısı, Avrupa’daki komünist partileri derinden sarstı. Bazıları küçülürken, bazıları tamamen likide oldu. Alman Komünist Partisi (DKP) de burjuvazinin ağır saldırısı altında kaldı. Kapanmadı, fakat küçüldü. Öte yandan liberal etkilere de açıldı.
DKP’li yoldaşların 20’nci Kongre’de buna son vermek için belirleyici bir adım attığına tanık olmuştuk. Gerçekten de 21’nci Kongre’de çok önemli bir nokta, “DKP’nin marksist-leninist bir parti olduğu” tartışmaya açıldı. Sonuçta delegelerin çoğunluğu bir olağanüstü konferansta bunu karar altına aldılar. Bu arada karara karşı olan ve parti içinde bir fraksiyon olarak varlığını sürdürmeye çalışan grubun etkisinin de hızla azaldığını gözlemledik.
DKP Başkanı Patrik Köbele, son gelişmelerle ilgili Boyun Eğme-Almanya’nın sorularını yanıtladı.
22’nci Kongre’yi bir “temizlenme ve yenilenme süreci”nin devamı olarak görebilir miyiz? Eğer yanıtınız “evet” ise, kongre bu süreci devam ettirmek için ne gibi olanaklar sundu?
PATRIK KÖBELE - 22’nci Kongre gerçekten bu gelişimi devam ettirdi. 21’inci Kongre’nin partinin dünya görüşündeki temel anlayışı sağlamlaştırmasının ardından 22. Kongre, içinde bulunduğumuz koşullarda sosyalizme gidecek bir yol için stratejik düşünceler kararlaştırdı. Bunun dışında, partinin güçlendirilmesi amacıyla mücadele kararı aldık. Ki bu da, bu belirleyici soruna bilinçli olarak ve gerçekçi bir şekilde yaklaştığımızı gösteriyor.
Kongre, önümüzde duran dönem için barış mücadelesine ve “Silahlanma yerine silahsızlanma!” sloganının desteklenmesine yöneldi. Bunun için UZ Basın Şenliği’ne dek (7-9 Eylül 2018) 30 bin imza toplamak istiyoruz.
Son olarak, parti içinde fraksiyonlara yer olamayacağı üzerine bir karar duyduk. Nitekim sağdan ve soldan partiden ayrılanlar oldu. Böylece ideolojik birlik yeni baştan sağlanmış oldu mu?
PATRIK KÖBELE - Bu çok ileri bir iddia olur. Birincisi, kendisini son kongreye ve Parti yönetimine muhalif olarak gören yoldaşlarımız hâlâ var. Fakat bu görüntü artık parti için belirleyici değil. Öte yandan biz de temel sorular üzerine içeriksel tartışmaların devam ettirilmesinden yanayız. Fakat göründüğü kadarıyla bu içeriksel tartışmaların partinin çalışmasını felç ettiği dönemi bitiriyoruz. Ve partideki büyük çoğunluk, partinin etkinliğine ilişkin kararların bağlayıcılığı ilkesine katılıyor.
DKP uzunca bir süre gençlik örgütü SDAJ’a (Alman Sosyalist İşçi Gençliği) oldukça mesafeli durdu. Bu durum şimdi değişti. Bu gelişmenin olumlu sonuçları saptanabiliyor mu? Örneğin, Son yıllarda yaş ortalaması çok yükselen üyelerin gençleşmesi gibi…
PATRIK KÖBELE - En önemlisi, SDAJ ile “sağlıklı” ilişkinin parti yönetiminde bir kuşak değişikliğini getirmiş olması. Böylece SDAJ’da yönetim deneyimi birik-tirmiş genç kadın ve erkek yoldaşlara ulaşabildik. Parti yönetimine daha fazla genç kadın ve erkek yoldaşlar seçebildik. Bu, parti yönetiminin ilk toplantısında olumlu bir şekilde kendisini görünür kıldı. Buna rağmen, kazanılan yeni üyelerin geçmişten bu yana büyük hizmetler vermiş yoldaşlarımızın ölümüyle uğradığımız kaybı henüz telafi edememesi gibi bir sorunla karşı karşıyayız.
DKP, “Barış, iş, eğitim ve ödenebilir mesken hakkımız için birlikte mücadele” olarak özetleyebileceğimiz bir “Acil Program” önermişti. Bu programı gerçekleştirmekte ne kadar mesafe aldınız?
PATRIK KÖBELE - Programın gerçekleştirilmesi konusunda henüz çok zayıfız. Yine de bu program müthiş önemli, çünkü savaşın, yurdundan kaçışın, yoksulluğun nedenlerine işaret ediyor ve savaştan, yurdundan kaçanlardan, yoksulluktan yarar sağlayanların adını koyuyor. Kısa vadede işçiler, ücretliler, işsizler, emekliler ve göçmenlerin iyileştirilmesi ve böylece aralarındaki rekabeti geriletmek için önlemlerin parasının nereden alınacağını gösteriyor. Bizim, ilerici güçlerin, toplumsal sorunlar karşısında ve barış mücadelesinde hegemonyayı nasıl ele alabileceğimizi ve böylece ırkçılığın, milliyetçiliğin, AfD’nin ve Pegida’nın bastığı toprağı ayaklarının altından nasıl çekip alabileceğimizi anlatıyor.
Avrupa’nın egemeni olan Almanya, zamanımızda ne yazık ki, geniş çaplı ve iyi örgütlü bir komünist hareketten yoksun. İşçi hareketinin de görece atıl olduğunu görüyoruz. Nedendir bu? Bu eksiklik nereye götürür? Bunun ne gibi sonuçlarına hazırlıklı olmalıyız?
PATRIK KÖBELE - Bunun nedeni, egemen sınıfın işçi sınıfının büyük parçalarını bölge çıkarcılığı, karşılıklı rekabet ve anti-komünizmle egemen sınıf politikasına uyumlu hale getirmeyi başarmış olmasıdır. Aynı zamanda komünist hareketin zayıflığı da bu gelişmeye karşı durmayı zorlaştırıyor. Alman emperyalizminin, genel olarak emperyalizmin önde gelen aygıtı NATO ile saldırgan savaş politikasını sürdürmesini engellemek, böylece işçi sınıfına kan kaybettirmesini de ulusal ve uluslararası planda durdurabilmek için daha güçlü bir barış hareketine ve daha güçlü bir DKP’ye ihtiyacımız var. Daha sınıf bilinçli bir işçi hareketi ihtiyacı içindeyiz.
Yunanistan ve Portekiz komünist partileri Orta Avrupa’daki diğer komünist partilerden farklı görünüyor. Onlar sosyalizmi hedefliyorlar, sosyalist bir iktidar değişikliğini olanaklı buluyorlar ve Avrupa’nın sosyalizm için olgunlaşmış olduğunu söylüyorlar. YKP, PKP’den bu konularda daha atak gibi. Ancak her iki parti de yığınlar içinde gerçekten kök salmış bulunuyor. Yunanistan ve Portekiz komünist partilerinin tutumunu Almanya ve Avrupa açısından nasıl değerlendiriyorsunuz?
PATRIK KÖBELE - Bu partilerin günümüzde Avrupa’daki sınıf mücadelesinin bir çeşit “ileri cephesi” olduğuna inanıyorum. Böylece Almanya önderliğindeki emperyalist bir AB ve kendi ülkelerindeki egemen sınıfla karşı karşıya gelmiş bulunuyorlar. Buna karşın, işçi sınıfına şekil vermekte belirleyici deneyler biriktiriyorlar. Bizim onların deneylerine ihtiyacımız var, onların da bizim dayanışmamıza, yani kendi ana düşmanımıza, Alman emperyalizmine karşı verdiğimiz mücadeleye ihtiyaçları var.