top of page

Liberalizm üzerine küçük bir hatırlatma 

Ha demokrasi ha diktatörlük, yeter ki 

liberal olsun!

Kafası karışık olanların darbeden darmadağın olarak çıkması normal karşılanabilir. 

12 Eylül faşist darbesinden “akıllanarak” çıkıp liberal olan eski solcuların ise 1980 öncesi dönem dahil olmak üzere, akıllarından ama özellikle de samimiyetlerinden kuşkulanmak gerekir. Üretim ilişkilerini unutturup, tartışmayı “demokrasi” eksenine sokan bu kesimin en önemli tezi “sosyalizmin ekonomik sorunları çözemediği, tartışma olmadığı için de tıkandığı” şeklindeydi. Çözüm liberalizmdi. 

Yani, ekonomi serbest olacak, bunun sonucu siyasette de baskı kalkacaktı. 

Bunların 1980 sonrasında “Özalcı” olduklarını söylemeye bile gerek yok. Özal döneminin ekonomik temelleri 24 Ocak kararlarıyla atılmış, uygulaması da 12 Eylül cuntasının hükümeti eliyle yürütülmüştü. Turgut Özal da, bilindiği gibi, faşist cunta hükümetinin başbakan yardımcısı ve ekonomiden sorumlu devlet bakanıydı. 

BİLİNENLERİ SIRALAMAK 

Liberal ekonominin fikir babası ve “bizim” liberallerin de ekonomi gurusu Milton Friedman, Şili’deki faşist cuntanın ekonomideki akıl danışmanıydı. 

Liberallerin fikri düzeyindeki en büyük temsilcisi Friedrich Hayek de, Pinochet -haydi doğrusunu yazalım- liberalizmi temel alan faşist diktatörlerin sempatizanıydı. Pinochet faşizmi altında uygulanan liberal iktisadi politikalar hakkında 1981’de şunları söylüyordu: “Tercihim, liberalizm uygulamayan demokratik bir yönetim değil, liberalizmi hayata geçiren bir diktatörlükten yanadır.” 

Bundan dolayıdır ki, Marksistler ister liberal demokrat ister faşist olsun, sermayenin hâkim olduğu bütün rejimlerin, özünde burjuva diktatörlüğü olduğunu söyler. 

bottom of page