top of page

''Celalettin Kesim’i anmak, benim ve hâlâ sosyalizm mücadelesi veren yoldaşlarım için büyük anlama sahip.''

Ahmet Yıldırım

5 Ocak 1980’de öldürülen Celalettin Kesim , her yıl Berlin’in Kreuzberg  ilçesinde, öldürüldüğü yer olan Kottbusser Tor meydanında, onun adına dikilen anıtın önünde anılıyor. Boyun Eğme (Almanya) olarak, bu yıl yapılacak anmanın hazırlıklarını yapan, Celalettin Kesim’in mücadele arkadaşları Murat  Alp ve Turgay Eriçok ile söyleşi.

Celalettin Kesim anmaları ne zamandan beri yapılıyor ?

Murat Alp: Celalettin Kesim yoldaşımızın öldürülmesinden sonra anmaları organize etmeye başladık. 1989’a kadar anmalar Türk Merkezi tarafından düzenlendi. Sonra 4-5 yıllık bir süre anmalar yapılmadı.

Peki bu boşluktan sonra anmaları kim düzenledi ?

Murat Alp : Anmaları Çarşamba Platformu olarak düzenledik.

Bize Çarşamba Platformu hakkında bilgi verir misiniz?

Murat Alp: 1984’de parti yönetimine Haydar Kutlu’nun gelmesiyle, partinin Almanya örgütünden kopmalar başladı. Likidasyona giden süreçte ayrılmalar devam etti. Partinin kapanmasından sonra, bu durumu kabullenemeyen, benim de içinde olduğum bazı kadroların inisiyatifiyle diğer sol yapılara da açık, düşünce ve tartışma platformu olarak Çarşamba Platformu kuruldu. Her hafta düzenli olarak toplanarak Türkiye siyasetini tartıştık, sosyalizmi ve Sovyetler Birliği’ni savunmaya devam ettik. İşte bu platformun katılımcıları partinin çözülmesinden sonra da anmalara devam etti.

Çarşamba Platformu’nun dışında, başka bir örgüt bu anmaları düzenlemedi mi? Sadece siz mi düzenlediniz?

Murat Alp: Bizim dışımızda hiçbir örgütsel yapı bu anmalara sahip çıkmadı. Çarşamba Platformu olarak yalnızdık.  Ancak 2003 yılından itibaren, yeniden kurulan (2001) TKP’nin üyeleri de bizimle beraber anmalara katılmaya başladılar.

Celalettin Kesim anmalarını ne zamandan beri TKP düzenliyor?

Murat Alp:  Çarşamba Platformu’ndan benim ve tanıdığım bazı eski partililerin yeniden kurulan TKP’ye katılmasıyla (2011), anmalar TKP adına düzenlenmeye başlandı. Ancak anmaya,  Celalettin Kesim’in ideallerine sahip çıkan, saygı gösteren herkes gelebilir.

İnternet ortamı dışında, mücadelede görünmeyen bazı oluşumların, Celalettin Kesim anmalarına sahip çıkmak istemesi konusunda ne düşünüyorsunuz?

Murat Alp: Bugün anmaların düzenlenmesinde hak ve yetki talep edenlerin, öncelikle uzun yıllar nerede oldukları sorusuna yanıt vermeleri yerinde olurdu.

 

***

 

Celalettin Kesim’in öldürüldüğü 5 Ocak 1980 Cumartesi günü, Murat Alp gibi Turgay Eriçok  da onunla birlikteydi. Turgay Eriçok’a o gün neler yaşandığını sorduk.

Turgay Eriçok: Berlin’de, uzun süredir gerici-faşist örgütlerle aramızda bir gerginlik vardı.  Celalettin öldürülmeden bir gün önce, 4 Ocak Cuma günü Türkiyelilerin pazar kurduğu Maybachufer’de yaklaşan darbe tehdidine karşı bildiri dağıttık. Mevlâna Camii’nde örgütlenmiş dinci-faşist grup da pazar yerinde el ilanı dağıtıyordu. O gün aramızda bir sürtüşme oldu. Herhalde kalabalık olmamız nedeniyle ve hazırlıksız oldukları için bize saldırmadılar. Aramızdaki sürtüşmeden sonra 50-60 kişilik bir grup halinde Demokratik İşçi Derneği’ne gittik.

Celalettin’in öldürüldüğü gün olan 5 Ocak Cumartesi günü saat 9.30’da Demokratik İşçi Derneği’nde yeniden buluştuk. Saat 12’de darbe tehdidine karşı basın açıklaması yapmak için konsolosluk önüne gidecektik. Ancak konsolosluk önüne gitmeden önce, Kottbusser Tor meydanında bildiri dağıtmaya karar verdik. Derneğimiz Kotttbusser Tor’a çok yakındı.

Dernekten çıktık. Soğuk, ama güneşli bir gündü. Gökyüzü maviydi. Bildirilerimizle dernekten Kottbusser Tor’a gittik. 

Biz bildiri dağıtırken, bir VW minibüs caminin önüne, çok yakınımıza gelip park etti. Minibüsün kapılarını açtılar. Minibüsün içinde,  sopaların ucuna takılmış  çok sayıda uzun bıçak olduğunu gördüm. Bizim üzerimizdeyse kendimizi savunabileceğimiz hiçbir şey yoktu. Minibüs oradayken de biz bildirilerimizi meydanda dağıtmaya devam ettik. Saat 11.00 gibi bildiri dağıtmayı bıraktık.  Konsolosluğun önüne gitmek için yürümeye başladık. Celalettin’in içinde bulunduğu bir grup arkadaşımız lambaları geçerek metronun altına geldi. Bu sırada benim de olduğum grup, Celalettinler’in yanına gitmek için ilk lambaya vardığında kırmızı ışık yandı. İşte tam o anda, Mevlâna Camii’nden çıkan dinci-faşist güruh koşarak metronun altında bekleyen arkadaşlarımıza saldırdılar.

Biz de saldırganların arkasından yoldaşlarımızı savunmak için koştuk. Kavgaya tutuştuğumuzda, bazı saldırganların ellerinde demir zincirler gördüm. Bir süre sonra saldırıyı püskürttük. Dinci-faşist güruh cami önüne çekildi.

Ortalık sakinleşince, Celalettin Kesim’in yaralı olduğunu gördüm. Ben ve birkaç kişi daha Celalettin’i bugün anıtının olduğu yere taşıdık, ilgilenmesi için bir arkadaşımıza teslim ettik. Dinci-faşist güruh dağılmamıştı ve her an yeni bir saldırı olabilirdi. Nitekim çok geçmeden ikinci saldırı başladı. Bu saldırıyı da püskürttük. Dinci-faşistler geri çekilip sokağı terk ettiler.

Ardından anıtın arkasındaki bir sokakta yaralı olarak yatan Celalettin’in yanına gittik. O sırada Celalettin gibi bıçaklanmış olan başka bir yaralımızı da getirdiler. Celalettin’in başını dizime yatırdım. Ambulansın gelmesini bekliyorduk. O sırada yanımıza Celalettin’in kardeşi Hasan geldi ve Celalettin’le ilgilenmeye başladı. Her şey bir anda olup bitmişti. Olayın sıcaklığından olsa gerek, ambulans ne kadar süre sonra geldi, bilmiyorum. Ambulans görevlilerinin itirazına rağmen iki yoldaşımızı da ambulansa aldırdık. İki ağır yaralımızın dışında, birçok arkadaşımız da aldıkları darbelerle hafif şekilde yaralanmışlardı.

Ardından gruplar halinde derneğe doğru yürümeye başladık. Yolda annemle karşılaştım. “Ne oldu oğlum?” diye sordu üzgün bir yüz ifadesiyle. “Ben geldim” dedim. “İyi de oğlum, öbür evlatlarım nerede?” diye sordu bu kez. “Hepimiz iyiyiz” demek zorunda kaldım.

Dernekte toplandığımızda kimsenin ağzını bıçak açmıyordu. O sırada herkesin aklı iki ağır yaralı arkadaşımızdaydı. İçimizden bir kişi durum değerlendirmesi yaptı. Sonra beklemeye başladık. Saat 18.00 gibi sorumlu arkadaşımız, önemli bir açıklama yapacağını söyledi. O bunu söylediğinde, ben de çoğumuz gibi korkulan haberin geldiğini hissettim. Hepimiz dikkat kesildik. Celalettin yoldaşımızın öldüğü, diğer yoldaşımızın komada olduğu söylendiğinde gözlerimin önüne Celalettin, oğlu, hamile eşi geldi. Anlatması zor bir acı bu. Hepimiz çökmüş durumdaydık.

Hatırladığım kadarıyla, hemen orada iki hafta sonra protesto yürüyüşü yapmayı kararlaştırdık. O akşam kaleme alınan yürüyüşe çağrı metnini, ben ve bir arkadaşım Kurtuluş Gazetesi’nin matbaasında basmaya götürdük. Ertesi günden başlayarak protesto yürüyüşünün olacağı güne değin arkadaşlarımızla Türkiyeliler’in yoğun olduğu her yerde, sabah ve akşam olmak üzere günde iki defa, yürüyüşe çağrı bildirileri dağıttık.

Protesto yürüyüşüne yaklaşık 15.000 kişi katıldı. Ama Celalettin’i yitirmenin acısını ne bu yürüyüş, ne de anmalar hafifletmedi. Celalettin’in öldürüldüğü gün hayatımın en kara günlerinden biri olarak kaldı. Her yıl 5 Ocak’ta Celalettin Kesim’i anmak, benim ve hâlâ sosyalizm mücadelesi veren yoldaşlarım için büyük anlama sahip. Celalettin eşit ve özgür bir dünya için hayatını verdi. Bu mücadele bugün de sürüyor ve sürecek.

bottom of page