top of page

Memleket mi, “yıldızlar” mı?

Elçin Solmaz

Yurtdışına hem iltica başvurularının sayısı, hem de iş, eğitim gibi nedenlerle göç edenlerin sayısı önceki yıllara göre çok arttı. Herkesin kendine göre bir gerekçesi var; ama “Çok gericileşti artık duramam…”, “Çocuklarımı bu ülkede yetiştiremem…” diyerek ülkeden ayrılmaya karar verenleri son bir iki yılda daha çok duyuyoruz. Bu cümleleri, duymayı hiç beklemediğimiz, ortalamanın üstünde duyarlılığı olduğunu bildiğimiz, birkaç yıl önce Gezi’de heyecanla karşılaştığımız, okuduklarına hiç değilse eleştirel gözle bakan ağızlardan da duyuyoruz. Bu kaygıların hepsinin bir gerçekliği var, ne yazık ki ülkemizde her gün nefes almak daha zorlaşıyor. Akademisinden, yargısından, medyasından, sokaklarından yayılan çürümüşlük kokusu üstümüze sinmesin, içimiz de dışımız gibi kararmasın istiyoruz. Fiziken uzaklaşmak bizi bu kokulardan arındırır mı? Çocukların özgür düşünen bireyler olarak yetişeceğinin garantisi yok olmakta mıdır?

 

Yurtdışında “özgür” yaşamak

 

Böyle olmadığını anlamak için oradaki günlük hayatın nasıl olduğuna bakmak yeter. Örneğin, daha özgür, daha rahat koşullar için göç edilen ülkede, Türkiye’de olan bitenler aleyhinde paylaşım yapmaktan, düşüncelerini özellikle radikal olabilecek sözlerle ifade etmekten kaçınma eğilimi sürüyor. Yeni yerleşilen yere uyum sürecinde, bunlar bireyin gündeminden yavaş yavaş çıktığı, memleketten haberlerle daha az karşılaşıldığı ve duyarlılık da böylece azaldığı için. Ama bir yanıyla da otosansür devam ediyor; açık ya da örtük ırkçılık, yabancı düşmanlığı, istihbarat çekinceleri yön veriyor sözlere, eylemlere. Ve kalabilmek, tutunabilmek adına verilmesi ihtimal dahilinde olan tavizler bununla sınırlı değil. Türkiye’de ofiste yapılamadığından şikayet edilen siyasi tartışmalar, Almanya’da AfD’ye oy veren iş arkadaşıyla mı yapılacak? İleri fizik yapmak için gidilen laboratuvarda alternatif tıbba inandığını söyleyen hocanın bilimselliği sorgulanacak mı? Siemens, Philips gibi büyük şirketlerin toplu işten çıkarmalarına karşı koymak ne kadar mümkün olacak? Ya da, Almanya’ya giden sığınmacıların önemli bir bölümünün önümüzdeki beş yıl işsiz kalacağını Alman kurumlarının kendisi ifade ederken, kayıtdışı çalıştırılmalarına ses çıkarmak?

 

Gitmek ve kalmak

 

Artık birçok ülke göçmenliğe kabul kriterlerini değiştiriyor, eğitim, dil gibi başlıklarda eşiği yükseltiyor. Evet, belki bu ve başka eşikleri atlayabilenler gitti, gidiyor; ama gidemeyen, gitme olanağı olmayan gençler, çocuklar kalmaya ve yaşamı üretmeye devam edecek. Daha dar bir çevre içinde, bireysel sorunlarına ve kendini ispatlamaya daha odaklı, daha yalnız -eğer orada örgütlü değilseniz- olmayı kabullenmekse, bayraktaki yıldızlardan birinde daha iyi bir gelecek vaadinin bir bedeli olacak. 

 

Türkiye’den umudu kesip başka bir ülkeye gitmek, başka bir dünyanın orada ya da burada var olabileceğine dair umudunuzu artırmayacak. Umudu tamamen kaybetmenin sebebi, aslında başka başka yüzlerini görmekten bunaldığımız çelişkiyi doğru çözümleyememektir. Çözümlemek iç rahatlatır oysa, ve bir çıkış yolu sunar. Çıkışsızlığa ise çoğu zaman insan tek başına kaldığında kapılır.

 

Aslında kaçtığınız o çelişki, gittiğiniz her yerde sizi kovalamaya devam ediyor. Ta ki, kovalaması gerekenin siz olduğunuzu fark edene dek. Eğer bu dergi elinizdeyse, bilin ki bu hâlâ mümkün, hâlâ sorumluluk almak ve çaresiz, seçeneksiz olmadığını hissetmek mümkün. Gerçekten “yurdunu değiştirmek”, ancak yurdunu değiştirmek iradesiyle mümkün.

bottom of page