Barış harekatının yetersizleştiği nokta: Bir toplu cinayet mekanizması
Alper Toktimur
Almanya’da da boyun eğmeyiz
Kemal Okuyan
1923 sonunda bir süreliğine yasa dışı ilan edildiğinde Almanya Komünist Partisi’nin (KPD) 400 bin üyesi vardı. Avrupa’nın diğer işçi partilerinden farklıydı, militanca bir mücadelenin içindeydi, devrimi kovalıyordu. Ağır baskı ve faşist teröre rağmen sokak gücünü 1920’ler boyunca korudu, 1933’te Hitler emekçi halka öldürücü darbesini vurduğunda arkasında 5 milyonluk seçmen desteği olan, yetersizliklerine, zaaflarına, hazırlıksız yakalanmasına rağmen devrimci bir partiydi KPD.
Bugün Almanya’ya baktığımızda başka, çok farklı bir manzara görüyor olabiliriz. Keskin sınıf mücadelelerinin üzeri örtülmüş gibidir; 14 milyon örgütlü proleterin grevlerle, sokak gösterileriyle patronlara korku saldığı günler geride kalmıştır. Dresden’de ya da Thuringia’da ne 1920’lerin başındaki işçi hükümetinden ne de Demokratik Almanya günlerinden iz bırakmamış gibidir kapitalizm.
Ancak nasıl bugünkü “demokrasi”nin altını azıcık kazıyınca ortaya Hitler’in uğursuz suratı çıkıyorsa, nasıl dikkatle bakınca tıpkı 1920’lerde olduğu gibi devrim korkusuyla Nazi örgütlerinin düzen güçleri tarafından el altından beslendiği fark ediliyorsa, Almanya’da işçi sınıfı gerçeği de post-modern siyasal kültürün kalın örtüsünün altında var olmaya devam etmekte.
İşçi sınıfının olduğu her yer devrime gebedir.
Almanya’da burjuva düzeninin kendini kalıcı bir biçimde sağlama alabilmesi mümkün değildir. Bu emperyalist ülke üçüncü kez “hakkı”nı aramaya çalışmaktadır. İlk ikisi dünya savaşına yol açtı, bu üçüncü arayış ise emperyalist dünyanın bütün ayarlarının bozulduğu bir evrede Almanya’nın giderek karmaşıklaşan iç dinamikleri de hesaba katıldığında sürprizlere açıktır.
Hep söylüyoruz, 1916 yılında Rusya’da devrim bir hayal gibiydi, 1917 Kasım’ında gerçek oldu, işçi sınıfı iktidardaydı. Bir yıl sonra bu kez söz Alman Kasımındaydı. Bahriyeliler ayaklandı, işçi sınıfı sahne aldı. Almanya’da Devrim mümkün müydü diye tartışılır, bu yanlış bir tartışmadır. Almanya’da 1918-1919’da bir devrim gerçekleşti ama bu devrimi yaşatıp sosyalist iktidara taşıyacak biricik güç olan Alman işçi sınıfı 1924’e gelindiğinde yenilmişti; Alman Devrimi de…
Türkiye’den gelenler dahil milyonlarca göçmenin yaşadığı Almanya böyle bir ülkedir. Ve Almanya bölünmüş bir ülkedir.
Bir tarafta hırslı, güçlü ama yaşadığı iki bozgun nedeniyle tedirgin emperyalist Almanya… Kollarını her tarafa uzatmış dev Alman tekelleri, ihanetin tarihini yazmış olan sosyal demokrasi, ırkçı-faşist çeteler buradadır.
Bizim yerimiz ise emekçilerin Almanyasıdır. Sesi çıkmayan, umudu kırılmış, dağınık, örgütsüz… Şimdilik…
Nerede bir komünist varsa TKP oradadır.
Evet, TKP Türkiye partisidir. Mücadelesi Türkiye’dedir, ruhu Türkiye’dedir, aklı Türkiye’dedir. Ama
TKP aynı zamanda Almanya’daysa illa ki emekçilerin Almanyası’nda saf tutacak, düzenle devrim arasında bitmeyen kavgada rol üstlenecek, Alman yoldaşlar ile omuz omuza mücadele edecek, Türkiye’deki köhne düzenin Almanya’daki propaganda ve örgütlenmesini etkisizleştirecek, Alman emperyalizminin Türkiye’de soyunduğu “siyaset mühendisliği”ni boşa düşürecek ve Türkiye devrimine partizanca enerji aktaracaktır.
Bütün bunlar ham hayaller mi?
Geçiniz… Alman gericiliğinin kalesi Münih’te, Hitler’in ünlü Bürgerbräukeller Birahane Darbesi’nden dört yıl önce sosyalist bir devlet kurulmuştu.
Yenildi…
Her zaman yenilmeyecektir Devrim.