top of page

Editörden

İnsan ne kadar iyi yüzme bilirse bilsin, yeni sulara dalarken ister istemez bir tedirginlik duyar. 

“Boyun Eğme-Almanya” da yayın hayatına başlarken böylesi bir tedirginliğimiz vardı. Dergi nasıl karşılanacaktı? Mali yükünü taşıyabilecek miydi? Giderek genişleyecek bir yazar kadrosu oluşturabilecek miydi? Bu sorular bir yana, bir başka büyük sorunumuz vardı: Türkiye’de 110’uncu haftasını başarıyla tamamlamış olan “Boyun Eğme” dergisinin adını almıştık. O isme, çağrıştırdığı imaja layık bir dergi olabilmek de sırtımızda ağır bir sorumluluktu. 

Bütün bu ve daha başka bilinmezler karşısında bir şeyi kesin biliyorduk: Almanya’da sayısı hiç de azımsanamayacak bir boyun eğmeyen Türkiyeli çevre vardı. Hem ülkelerindeki, hem de Almanya ve dünyadaki siyasal gelişmeleri yakından izleyen, bu sömürü sistemine tepki duyan ve ona karşı mücadele etmeye çalışan ya da mücadele yolları arayan genç-yaşlı, kadın-erkek işçi ve emekçilerden, öğrenci ve aydınlardan oluşan bir çevre. Onlara seslenmek ve onların düşünce dünyasına katkıda bulunmak bir görevdi. Onların da bu göreve soyunanları yalnız bırakmayacakları kesindi. 

Nitekim öyle oldu. 

Boyun Eğme-Almanya beğeniyle karşılandı. Basılan dergiler kısa zamanda tükendi. 

Boyun Eğme-Almanya, işte onlardan aldığı güçle bu sayıda daha bir güvenle karşınıza çıkıyor. 

bottom of page