top of page

Antikomünist 'Stalinizm Kurbanları Anıtı'nın Sosyalistler Anıt Mezarlığı'nda ne işi var?

Tevfik Taş

Antikomunist.png

Resimde görülen mermer parçası 11 Aralık 2006 yılında antikomünistler tarafından komünistlerin anıt mezarlığına monte edilmişti. Alman karşıdevriminin merkez üssü Berlin'deki bu provakasyona karşı esaslı bir direniş örgütlenememişti. Belde idaresi Sol Parti'de olmasına karşın bu utanç verici taş parçası paslı bir hançer gibi Alman sosyalizminin bu onurlu göğsüne sokulmuştur.

Sol Parti içerisindeki Troçkistlerin bu 'anıt'ın yerleştirilmesinde rolü büyük. Sosyal demokratların ellerini ovuşturarak destek verdiği bu utanmaz saldırı, Alman sosyalizminin bugüne dek üstesinden gelemediği bir sorun olarak orta yerde duruyor.

SOSYALİSTLER ANIT MEZARLIĞI'NDA  ANTİKOMÜNİST 'ANIT' NASIL DURABİLİYOR?

Rosa Luxemburg ve Karl Liebknecht şahsında, karşıdevrim tarafından katledilen komünistlerin anısına bu yıl yüzüncü yıl anmaları yapıldı. Bu ucube 'anıt' yine oradaydı ve etrafını  geçen yıllarda olduğu gibi sivil/resmi polis ile solcu görünümlü antikomünistler sarmıştı. Ismarlama karanfillerin üzerine yatırıldığı taş parçası, adeta karşıdevrimin böbürlenerek meydan okumasını simgeliyordu.

Alman ilericiliğinin, Alman sosyalizminin bu anıt mezarına ''Stalinizm'' adına kodlanmış pespaye bir antikomünizmin yerleştirilebilmiş olması ibret verici bir olaydır. Fakat bugün asıl soru, her yıl en az 15-20 bin insanın ziyaret ettiği  bu devrim mekânının, bu antikomünist inorganik şeyi nasıl olup da hâlâ kusamıyor oluşudur.

Sekiz-on polis mi engel? Yoksa kapitalist ülkelerde istihbarat birimleri ile mükemmel işbirliği yapmış (kısmen halen de yapmakta olan) Troçkist militanlar mı?

Kuşkusuz, hiçbiri.

Asıl sorun, Soğuk Savaş armağanı Hannah Arendt patentli ''totalitarizm'' vurgununun solda yarattığı sersemletici etkisinden Alman sosyalist hareketinin hâlâ kurtulamamış olmasıdır. Yoksa yerel yönetiminin Sol Parti'nin elinde olduğu bir beldede böylesi bir provakasyon hayat bulabilir miydi?

Rosa’ları katleden dönemin güvenlikten sorumlu bakanı Gustav Noske SPD üyesiydi. Komünist önderlerin anıt mezarına, Nazi sürülerini yenen Stalin'i öcüleştirerek, ''Stalinizm Kurbanları'' diye bir “provokasyon anıt''ı yerleştirirmek de Sol Parti ve çevresine nasip oldu.

Hiç şaşırtıcı değil...

TOTALİTARİZM TEORİSİ İLE REEL SOSYALİZM AŞINDIRILMAYA ÇALIŞILDI

Rosa'nın eşsiz ifadesi, ''Sosyalizm ya da barbarlık''ı  reel sosyalizm düşmanlığına dönüştürerek, ''Sosyalizm ya da sosyalist barbarlık'' diye karamizah üretmeye çalışanların sosyalizm ile ilgilerinin kalmadığı bir kez daha ortaya dökülmüştür.

Weimar Cumhuriyetinde Devrim Anıtı olarak inşa edilen anıt mezar, bugün antikomünizmin ziyaret alanı haline getirildi. 

Bunu görmezden gelmek ihanettir!

 

1926 yılında avangard mimar Ludwig Mies van der Rohe'nin Rosa Luxemburg ve Karl Liebknecht anısına inşa ettiği ''Devrim Anıtı''. 1935 yılında bu anıt Nazi iktidarı tarafından yıkılmıştır.

 

Stalin düşmanlığının ''Stalinizm'' olarak evrilmesi, esasında Marksizmin Leninci yorumuna meydan okuma amacı taşıyordu. Stalin'in Sovyetler Birliği'nde yaptıklarının Marksizm kitabında yeri yok söyleminin çaresizce sığınacağı tek alan kalmıştı: Stalin'den bir sapma türetmek...

Türetilen ''Stalinizm'' kavramı böylece, bir taşla hem Marksizmi, hem Leninizmi hem de Sovyetler Birliği'ni vurmayı hedefledi. Çatı kavram da keşfedilmişti zaten: Totalitarizm!

Solcu maskelilerin sosyalizme yaptığı tahribatı, pek az sağcı yapmıştır. Kendi düzen içiliklerini gizlemek için emeğin iktidarı için mücadele edenleri karalamaya çalıştılar. Liberal 'sol'un asıl büyük günahı buradadır.

STALİN DÜŞMANLIĞININ BEREKETLİ TOPRAĞI: ALMANYA

Çok ilginçtir: Sosyalistler Anıt Mezarlığı'na ''Stalinizm Kurbanları Anıtı''nın yerleştirilmesine karşı çıkan bir kuruluş, Stalinizm Kurbanları Derneği (VOS e. V.). ''Kurban ile fail aynı yerde anılamaz'' gerekçesi ile sözü geçen 'anıt'ın oraya yerleştirilmesine karşı çıkıyor. 

9 Şubat 1950'de Batı Berlin'de kurulan VOS e. V., Berlin'e antifaşist duvarın çekildiği 1961 yılında merkezini Bonn'a taşıdı. 26 Mayıs 1990'da, karşıdevrimin hemen sonrasında Alman Demokratik Cumhuriyeti'nin Gotha kentine ilk şubesini açtı. 

Sağcılığın olduğu yerde akçeli ilişkilerin olmaması mümkün değildi.

Stalinizm Kurbanları Derneği, 2003 yılında dernek kasasının yönetim tarafından boşaltılmasından sonra, ikiye bölündü. 

2006 yılında VOS derneğinin Başkanı Berndt Stichler istifa etmek zorunda kaldı. 

Gerekçesi çok açıktı: Bir dergiye verdiği röportajda Museviler ve Müslümanlardan ''İşgalci güç'' diye söz etti. Kamu yararına işlev gördüğü için vergi muafiyetine tabi olan bu derneğin imajı birden bire yerle bir oldu. 

2011 yılında Berlin Başsavcılığı, Stalinizm Kurbanları Derneği’nin yönetim kurulu hakkında ''dernek üyelerinin güvenini kötüye kullanmak''dan dava açtı.  Berliner Kurier gazetesinin haberine göre, dernek yönetimi ''danışman'' kontenjanı üzerinden paraları zimmetine geçirmişti.

Stalin düşmanlığının bereketli ülkesi Almanya'da faaliyet yürüten bir başka dernek daha var: ''Komünist Terör Altındaki Kurbanlar Birliği'' (UOKG). Bu faşist yapı da Alman Demokratik Cumhuriyeti'nin karşıdevrim ile çözülmesinin hemen sonrasında, 1992’de kuruldu.

UOKG'nin genel başkanlığını sicilli bir antikomünist yapıyordu. 1967-1969 yılları arasında Alman Demokratik Cumhuriyeti'nde yürüttüğü antikomünist faaliyetlerden dolayı ceza almış Rainer Wagner, namlı bir Nazi artığıydı.

UOKG'nin Genel Başkanı Rainer Wagner, VOS'un başkanlığına seçildi. O da VOS'un bir önceki başkanı gibi ırkçı söyleminden dolayı istifaya zorlandı. Çünkü Wagner, Alman faşist hareketinin etkili yayın organı Junge Freiheit'a verdiği röportajda, yalnızca antikomünizm ve Stalin düşmanlığı ile yetinmemiş, pek demokratik Federal Almanya'nın yasaları ile uyuşmayan faşist hezeyanlarını da dile getirmişti.

UOKG'nina bir başka başkanı olan Dieter Dombrowski de Alman Demokratik Cumhuriyeti'nde ceza alan Nazilerden biriydi. Dombrowski, 1974 yılında 20 ay ceza almıştı.

İstikrarlı bir antikomünist günlük gazete olan Berlin merkezli Der Tagesspiegel yazarı Malte Lehming, 11 Nisan 2013'de, Prag'da, Moskova'da, Sofya'da, Budapeşte'de ''Stalin terörü'' adına anıtlar yapılırken, niçin hâlâ Almanya'da yapılmadığına hayıflanarak, ''Berlin, komünizm kurbanları anıtına ihtiyaç duyuyor'' diye yazabilmektedir örneğin.

AVRUPA PARLEMENTOSU'NUN ANTİKOMÜNİZM ÇABASI KARŞILIK BULMADI

Almanya'da Stalin üzerinden yürüyen ciddi bir antikomünizm çabası vardır. Berlin adeta antikomünizm üretme entegre tesisi gibi bir kenttir. Her köşesinde bu alçakça propaganda hakim kılınmaya çalışılmaktadır.

Avrupa Birliği emperyalizminin parlementosunda, ''23 Ağustos Avrupa'da Stalinizm ve Nasyonal Sosyalizm Kurbanları Günü'' ilan edilmiştir. 23 Ağustos'dan kasıt, Molotov ve Ribbentrop'un 23 Ağustos 1939'da Moskova'da imzaladıkları antlaşmadır.

23 Ağustos Günü'ne ilginin sıfır olması,  Berlin merkezli antikomünist Der Tagesspiegel'in yakınmasına yol açmıştı. (25 Ağustos 2016)

ASIL YANITLANMASI GEREKEN SORU

Rosaların katlinin yüzüncü yıldönümünde bir kez daha ''sosyalizm ya da barbarlık'' demek, reel sosyalizmin 70 yıllık muazzam tarihini bir bütün olarak sahiplenmekten geçer. Başta da Stalin ve Kızıl Ordu'nun emekçi sınıflar için gösterdikleri yeri doldurulamaz çabalarını saygıyla yad ederek.

''Sosyalizm ya da sosyalist barbarlık'' mı denildi?

Bu en pespaye cinsten karamizahtır! Sovyetler Birliği'ne, Stalin'e karaçalarak sosyalist olunmaz. Ancak düzenin has savunucusu olunur. Sosyalistler Anıt Mezarlığı'na antikomünist 'anıt' dikmek gibi.   

Peki bu ucubeyi görmezden gelip, bunun rahatsızlığını duymayanlar Rosa'nın eşsiz ifadesinde hangi tarafta yer alacaklar?

Asıl yanıtlanması gereken soru budur. 

SOLUN İÇİNE SIZMIŞ ANTİ-KOMÜNİSTLER

Sol Parti içine çöreklenmiş sosyalizm düşmanları, Aralık 2013’de, Alman Demokratik Cumhuriyeti’nin yıkılışından sonra işgal ettikleri Karl Liebknecht Haus’un cephesine de “komünizm kurbanları” anısına bir cam plaketi merasimle çaktılar. Bu, Nazi Rejimince Takibe Uğrayanlar Birliği (VVN) ve Antifaşistler Birliği (BdA) tarafından yapılması önerilen ve uzun süre tartışmalara neden olan bir “Nazi Kurbanları Anıtı”na karşı yapılmış provokatif bir çıkıştı.

Sol Partiiçindeki bu çevreler Almanya’daki sosyalist hareket içinde bir çeşit virüs yaymakta ve ne zaman sosyalizmden bahsedilse, sözümona “totaliterizme karşı özgürlük” sloganıyla karşı atağa geçmekteler. Aslında bunda şaşacak bir şey yok; komünizm düşmanları görevlerini yapıyorlar. İşin en üzüntü verici yanı, Alman Komünist Partisi saflarından bunları geriletmek için kararlı seslerin yükselmemekte oluşudur.

bottom of page